İnsanlığın İlk Anası ve Babası: Hz. Adem ve Hz. Havva
Efsaneye göre, insanlığın ataları Hz. Adem ve Hz. Havva, cennetten kovulduktan sonra yeryüzüne ilk kez Şanlıurfa’ya ayak bastılar. Bu bereketli topraklar ve doğal güzellikler adeta bir cennet köşesiydi.
Harran Ovası'na İniş
Harran Ovası’na ayak basan Hz. Adem ve Hz. Havva, çevrelerindeki güzelliği hayranlıkla izlediler. Ancak dikkatlerini çeken bir şey vardı: Ovada tek bir ağaç bile yoktu. Bunun üzerine Hz. Adem, cennetten yanına aldığı bir nar dalı ile ak gül fidanını toprağa dikti. Mucizevi bir şekilde, bu bitkiler akşam olmadan boyu büyüdü ve ertesi gün beyaz ve kırmızı çiçekler açtı.
Bereketli Topraklarda Tarımın Başlangıcı
Zaman geçtikçe Hz. Adem ve Hz. Havva açlık hissiyle karşı karşıya kaldılar. Bunun üzerine Hz. Adem, “Bu bereketli topraklar, bize yiyeceğimizi de verebilir” diyerek ekin ekmeye karar verdi. Ancak ne ekeceğini bilemezken, Hz. Havva avucunu açtı ve içinde cennetten getirdiği bir buğday tanesini gösterdi. Buğdayı ekmeye karar veren Hz. Adem, ak gül ağacının bir dalını yontarak saban yaptı ve boynuna geçirerek toprağı sürmeye başladı. Ancak toprağı sürmek tahmin ettiklerinden çok daha zor oldu. Yoruldukça yorgun düşen Hz. Adem ve Hz. Havva, her geçen gün daha da bitkinleşti.
Sarı Öküz ve Minnet Öpücüğü Geleneği
Bir gün, öğle sıcağında tarlalarını işlerken, yanlarında bir sarı öküz belirdi. Öküz sessizce yaklaşıp boynunu boyunduruğa doğru uzattı. Bu, Hz. Adem ve Hz. Havva için büyük bir mucizeydi. Hz. Adem, bu yardıma öylesine sevindi ki minnetle öküzü gözlerinden öptü. Bu gelenek nesilden nesile aktarıldı ve günümüzde bile bazı çiftçiler, tarlada çalışan öküzlerine aynı sevgiyle yaklaşarak onları gözlerinden öperler.
Harran Ovası'nın Kutsallığı ve Tarım Mirası
Bu inanışa göre, Harran Ovası insanlığın ilk kez yeryüzüne ayak bastığı, toprağın ilk kez sürüldüğü ve tarımın başladığı yer olarak kutsal kabul edilir. Buğday, nar ve ak gülün kutsallığı da cennetten getirilmiş olmalarına dayanır. Bugün bile Harran ve çevresinde tarıma büyük önem verilir. Bölgenin tarımsal zenginliği ve çiftçilerin toprakla kurduğu derin bağ, bu kadim inanışın izlerini taşımakta.